Davranışsal Finans Modelleri

0
474

Davranışsal Finans modelleri, rasyonel modellerin açıklayamadığı insan davranışlarını açıklamak üzerine geliştirilmiştir. İnsanların rasyonel olmadıkları ve piyasa aşırılıklarının başka türlü açıklanamadığı öne sürülerek geliştirilmiştir.

Davranışsal Finans modelleri, etkin piyasalar hipotezinin geçerli olmadığını savunmaktadır. Yani davranışsal finans modelleri, hisse senedi piyasalarında oluşan aşırı ve düşük reaksiyon anomalilerini açıklamak üzerine geliştirilmiştir.

Davranışsal finans modelleri, etkin piyasalar teoreminin geçerli olmadığını savunmaktadır. Bu konu üzerinde son yıllar içerisinde birçok çalışma yapılmış ve üç model öne çıkmıştır. Bu modeller; (1) Barberis, Shleifer ve Vishny (1998)’in ‘temsili yatırımcı – representative agent’ modeli, (2) Daniel, Hirshleifer ve Subrahmanyam (1998)’ ın aşırı güven ve yanlı kendine atfetme ve (3) Hong ve Stein (1999)’un ‘İnteraktif İlişki’ üzerine kurulu modellerdir.

1.      Temsili Yatırımcı-Representative Agent Modeli

Barberis, Shleifer, & Vishny, psikolojik bulgular üzerine kurulu bir temsili yatırımcı (representative agent) modeli geliştirmişlerdir. Model hisse bazında bir anomaliyi açıklamak üzere geliştirildiğinden, yatırımcıların karar verirken dikkate aldığı değişken olarak şirket karları alınmıştır. Yatırımcılar, şirket karlarının ilk başlarda ortalamaya dönme eğilimi göstereceğine, bir süre sonra ise trende girdiğine inanmaktadır. Yatırımcıların kafasındaki bu değişmeli rejim algılaması (regime switching process) bir Markov süreci olarak modellenmiştir. Yetersiz reaksiyon, yatırımcılar karlarda bir yönde değişiklik olduğunda tekrar ortalamaya döneceğine inandıklarında; aşırı reaksiyon ise artarda birkaç aynı yönde sürprizden sonra, bir trend başladığına inandıklarında oluşmaktadır.

Bu modelde temsili yatırımcı, muhafazakârlık (conservatism) ve temsil edilebilirlik yanlılığı (representativeness) olmak üzere iki tip yargı hatasına düşmektedir.

Muhafazakârlık; yatırımcıların yeni bulgu ve belgelerle karşılaştığında, daha önceden inandığı inanç ve tutumlarını kolay kolay değiştirmeme eğilimidir.

Temsil edilebilirlik yanlılığı ise; yatırımcıların yargıya varırken en son en fazla göze çarpan ve olağan dışı görünen unsurlara aşırı ağırlık vermesi ve dağılımın istatistiki özelliklerini göz ardı etmesidir.

 Barberis’ göre, yetersiz reaksiyonu muhafazakârlık, aşırı reaksiyonu da temsil edilebilirlik yanlılığı olarak açıklamışlardır.

2        Aşırı Güven ve Yanlı Kendine Atfetme

Daniel, Hırshleıfer, & Subrahmanyam, iki psikolojik bulgu üzerine kurulu bir teori geliştirmişlerdir. Söz konusu iki bulgudan birincisi, “aşırı güven” (overconfidence) yani yatırımcının sahip olduğu özel bilgiye aşırı güven duymasıdır. Söz konusu ikinci bulgu ise, yatırımcının kendi bilgisine olan güveninin, yatırım performansının bir fonksiyonu olarak değişmesine yol açan “yanlı kendine atfetme” (biased self-attribution) eğilimidir. Bu modelde, özel bilgi sahibi aşırı güvenli (overconfident informed) yatırımcılar, rasyonel fakat özel bilgiye sahip olmayanlara (rational uninformed) karşı alım-satım yaparken, kendi özel enformasyon sinyallerine gereğinden fazla ağırlık vermekte, böylece fiyatların kendi özel bilgilerine aşırı reaksiyon göstermesine sebep olmaktadır. Yatırımcılar, kazandıkça güvenlerini yukarı yönde revize ettiklerinden, yani kendi görüşlerini doğrulayan bir bilgi açıklandığında güvenleri daha da arttığı için aşırı reaksiyon da artmaktadır.

Uzun dönemde bu süreç eninde sonunda bir düzeltme ile sona ermektedir. Bu, negatif oto korelasyona neden olmaktadır. Bu düzeltme süreci yavaş da olabilmektedir. Bu yavaş süreç, düzeltme periyodu dahilinde ayrı bir pozitif oto korelasyon ile sonuçlanmaktadır.

Bu modelin ana teması, hisse senedi fiyatlarının kişisel özel bilgilere aşırı reaksiyon ve kamu sinyallerine ise düşük reaksiyon gösterdiği ile ilgilidir. Aşırı reaksiyon kişisel özel sinyallerden doğmaktadır. Aşırı reaksiyon, hisse senedi getirilerindeki uzun dönem negatif oto korelasyonla ilgilidir. Eksik/yetersiz reaksiyon ise kamuoyu sinyallerinin bir sonucu olarak ortaya çıkmaktadır.

3 İnteraktif İlişkiler Modeli

Hong & Stein’in İnteraktif İlişkiler Teorisi, aynı amacı paylaşmakla birlikte önceki iki teoriden farklı olarak, temsili yatırımcının psikolojisi değil, heterojen yatırımcıların arasında interaktif ilişki üzerine kurulmuştur. Modelde; “haber avcıları” (newswatchers) ve momentum yatırımcıları olmak üzere her ikisi de sadece bir tür bilgi kullanabilen sınırlı rasyonel iki tip piyasa oyuncusu bulunmaktadır. Haber avcıları (temel analist olarak düşünülebilir), gelecekte var olacak kamuya açık bilgi setine ilişkin özel olarak aldıkları bilgileri kullanarak tahmin yapabilmektedir. Haber avcıları mevcut ya da geçmiş fiyatları bir bilgi kaynağı olarak kullanamamaktadır. Haber avcılarının varlığında, yetersiz reaksiyon görülebilmekte, fakat asla aşırı reaksiyon olmamaktadır.

Hong & Stein, modellerinde uygulanan sınırlı rasyonellik, hem uygulanabilir hem de akılcı ve yol gösterici olması ve böyle bir sınırlı rasyonelliğin, arbitrajcılara momentum stratejileri ile alakalı geniş bir güven vermesi nedeni ile gerçek dünya ile tutarlılık gösterdiği sonucuna ulaşılmıştır. Çalışmada elde edilen bulgular, herhangi bir yatırımcı grubu için bilgiden/haberden kaynaklanan bir kısa dönem eksik reaksiyon varsa, (arbitraj stratejilerinin basit doğası gereği)  uzun dönemde de nihai bir aşırı reaksiyonda olacaktır. Ayrıca çalışmada ilerleyen yıllarda daha ileri düzeyde olumlu kanıtların bulunabileceği de öngörülmektedir.