Davranışsal Finans Nasıl Ortaya Çıktı?

0
408

Davranışsal Finans, hem psikolojinin hem de finansın görüşlerinden yararlanan oldukça yeni bir alandır. Davranışsal finansın ortaya çıkış gerekçesi; yatırımcıların rasyonel davranmayıp, geleneksel finans teorileri ile açıklan(a)mayan davranışlar sergilemeleridir.

Adam Smith’in 1776 yılında yayınlanan “ulusların zenginliği” adlı ünlü eserinde; piyasa ekonomisinin kapsamlı bir analizini ve bunun halkın ekonomik refahına katkısını anlatmıştır. Tezinin odak noktası ise “ rasyonel ekonomik insan” kavramıydı. Bireylerin kararlarını, toplumun iyiliğini düşünerek değil, akla dayanarak ve kişisel çıkarlarını gözeterek aldığını savunuyordu. Bu görüşüyle, kurulmasına yardımcı olduğu ekonomi yaklaşımı sıklıkla “ klasik ekonomi” olarak anılmaktadır.

19.yüzyılda, Smith’in tamamen kapitalist ekonomi görüşüne tepkiler oluşmaya başlamıştır.

Ekonomi kitabında, 1940’lı yıllarda ABD’li ekonomist Herbert Simon rasyonel karar alma süreçlerinin, insanların nasıl karar aldığını tek başına açıklamadığını iddia etmekteydi. 1953 yılında Fransız ekonomist Maurice Allias, gerçek hayattaki kararların her zaman rasyonel biçimde alınmadığını söyleyerek, Beklenen Fayda Teorisini eleştirmekteydi.

Karan kitabında şöyle bahsetmektedir. Daniel Kahneman ve Amos Tversky, iki İsrailli deneysel psikolog, insanların riski ve belirsizliği daha iyi fiyatlaması için çalışmalar yapmıştır.1960’larda Kudüs’te Hebrew Üniversitesinde, İsrail ordusuna katılacak askerleri inceleyerek çalışmalarına başlamışlardır. Bu çalışmalar ile (1979) ‘Beklentiler Teorisi’ (BT)’ nin temellerini atmışlardır. Bu çalışma ile, kuşkusuz davranışsal finansın ortaya çıkmasına çok önemli katkı yapmışlardır. Diğer taraftan Richard Thaler öncülüğünde bir grup akademisyen ekonomist tarafından adına ‘davranışsal finans’ dedikleri yeni bir araştırma disiplini ile yanıt vermişlerdir.

Aslında davranışsal finansın ortaya çıkış gerekçesi, kişilerin her zaman rasyonel olmadıkları için, Etkin Piyasalar Hipotezi ve Beklenen Yarar Hipotezi ile açıklanamayan insanoğlu davranışlarını, kişilerin psikolojik yönleri olduğunu da kabul eden bir yaklaşıma ihtiyaç duyulmasıdır.

Ancak, davranışsal finansçılar genelde kişilerin, özelde ise yatırımcıların tamamen rasyonel olduğu yaklaşımını sürdürmenin güç olduğunu ifade etmektedir. Burada vurgulanması gereken husus, tüm yatırımcıların irrasyonel olduğu öne sürülmemekte, onun yerine güçlü bir eğilimin olduğuna işaret etmektedir. Bu bağlamda, bir çok yatırımcı, menkul kıymetlere olan talebine yön verirken, ilişkisiz bilgiyi esas alarak yatırım kararları vermektedir.

 Shleifer’a göre; yatırımcılar bilgiden ziyade söylentiye (noise) dayalı işlem yapmaktadır. Yatırımcılar, finansal guruların tavsiyelerini izlemekte, çeşitlendirme yapamamakta, aktif olarak işlem yapmakta ve buna bağlı olarak portföylerini değiştirmekte, kazanan hisse senetlerini satmakta, kaybeden hisse senetlerini tutarak vergi yükümlülüklerini arttırmakta, aktif olarak alım veya satım yapmakta ve diğer popüler modelleri izlemektedir. Kısaca rasyonel yatırımcılardan beklenen işlem stratejilerini izlemediği görülmektedir.

Ritter’e göre, Davranışsal Finans’ın iki temel taşı ‘Arbitraj’ın Sınırlılıkları’ ve ‘Bilişsel Psikoloji’nin Yükselişidir’.

Daniel Kahneman ve Amos Tversky geliştirdikleri kavramı ‘Beklenti Teorisi’ olarak adlandırmaktadırlar. Kahneman’ a muhabbet ortamında bu ismin nereden geldiğini sorduğumda, “sadece insanların dikkatini çekecek ve hatırlayacakları bir ad istiyorduk” şeklinde bir cevap vermiştir.

Thaler ve taraftarları, Kahneman ve Tversky ‘nin çalışmalarını iktisat alanına yaymayı başarmış ve davranışsal finans dalını kurmuşlardır. Thaler davranışsal finans adlandırmasından hoşlanmamakta ve “finansın başka türü var mı?” diye sormaktadır.

10 Aralık 2002 yılında Daniel Kahneman’ ın, davranışsal finans çalışmaları yüzünden Nobel Ekonomi ödülüne layık olması sonrası, bilim dünyası daha fazla bu alanla ilgili çalışmaya başlamıştır. Bu ödül, davranışsal finansın bilim dünyası tarafından tanındığını göstermektedir. Bundan dolayı bu alanda yapılan çalışmalar artmış ve bu olay, bu alanda çalışmak isteyen birçok akademisyeni cesaretlendirmiştir.