İnsanlar her şeyi kişisel yorumlamayı tercih ederler. Yani, iletişim demek; elde edilen tepkiler demektir. Geri aldığımız sorular ve cevaplar demektir. Yani sonuçlar tepki demektir ve daha önce de söylediğimiz gibi NLP hep sonuçlarla ilgilenir. Her sonuç doğru okunduğunda yeni bir başlangıçtır. İletişimde önemli olan, sizin amaçlarınız doğrultusunda söylediklerinizin ötesinde iletişimdeki kişi veya grupların ne anladığıdır. Bu anlam karşısında verilen tepki iletişimin anlamını oluşturur. Eğer beklenilen tepkiler alınıyorsa başarı, tam tersi sonuçlar alınıyorsa da başarısızlık söz konusudur diyebiliriz. Tepkiler, beş duyumuz ile algıladığımız veriler ve bilgilere verilir. Bazen hiçbir şey olarak, bazen de en üst düzeyde verilir. Tepkinin kademesi ve oranı önemlidir. İşaretler de, bazen karşımıza tepki olarak da gelebilmektedir. Jest, mimik, yüz hareketleri ve beden dili tepkileri bazen sözlerden daha etkilidir. Bu durumda süreci esnek davranarak tekrar kurgulamak ve yeni bir şeyler yapmak gerekir.
Bu varsayım ile aslında, iletişimin sorumluluğunu ileten kişiye veriyoruz. İletilen kişiden alınan geribildirimler hep iletenin sorumluluğundadır. Çünkü, iletişimde etkiler, tepkilere neden olur. Etki sahibi olmak demek, yetki sahibi olmak demektir, samimi olmak demektir. Ne kadar çok etkilemek istiyorsanız, o kadar çok yetkiniz olması gerekir. İletişimdeki yanlış anlamalar aslında, tepkinin negatif geribildirimidir. Çünkü insanlar, kendine göre kelimelere ve deneyimlere anlamlarını yüklerler. Bu yüzden sizin ifade etmeye çalıştığınız karşı tarafın deneyimlerinde başka anlamlarda olabilir. İşte bu geribildirimler tepkidir ve esnek davranarak konuyu hemen karşınızdaki kişinin deneyimleri üzerinden sürdürmeniz gerekir.
Başarılı bir iletişimci, istediği sonuçları alana kadar esnek davranır.
Gelen tepkilere göre – geribildirimlere göre – esnek davranır ve stratejilerini değiştirir. Aldığınız tepki istediğiniz tepki olmadığında, davranışlarınızı değiştirme zamanı geldiğini anlamalısınız. İşte bu, tam olarak iletişimde başarının anahtarlarından biridir. İletişimde olduğumuz kişi veya kişilerden istediğimiz tepkileri alamıyorsak veya farklı tepkiler alıyorsak burada müdahale etmesi gereken kişi biziz ve bu sorumluluk bize aittir. Yani, “Beni yanlış anladınız” demek yerine “tam olarak ifade edemedim” demek daha doğrudur.
Dil, aynı zamanda deneyimin de ikinci derece temsilidir. Bandler & Grinder’ e göre dil; “bir grup insanın birikerek artan bilgeliğini gösterir. Dil, potansiyel bakımdan sonsuz sayıdaki duyusal deneyimlerden, insan deneyimlerinde tekrarlanarak dili geliştiren ve anlamasına katkıda bulunan şeyleri çıkarır. Sözcükler, deneyiminizin belli kısımlarını (diğer kısımlarını değil) bilincinize çıkartmaya eğilimli olan tetikleyicilerdir.”
Dil sadece deneyimin temsil edilmesinde kullanılan bir araçtır. Dil bu bağlamda bizden önceki kişilerin mirasıdır. Dil deneyim değildir. Kişiden kişiye farklı anlamlar taşır. Dili sadece, duyu sistemlerimiz aracılığı ile algıladıklarımızı ve düşüncelerimizi ifade etmek için kullanırız. Harita bölgenin kendisi değildir konusunda anlatıldığı gibi, hepimizin farklı gerçekliği olduğu için, kelimeler de farklı anlamlar ifade eder.
İnsanların size söyledikleri önemlidir. Buna dikkat etmek gerekir ancak davranışlara daha fazla dikkat etmek gerekir. Asıl geribildirim davranışlarından alınır.
Ekoloji
Bu terim biyoloji biliminden alınmıştır ve dengeli bir etkileşim sistemi olarak baştan sona insan ya da organizasyon olgusuyla alakalıdır. Ekoloji, kelebek etkisi gibi size ve hayatınıza etki eden herkesi ve her şeyi kapsar.
Ekoloji, olası sonuçları hesaplamaktır. Sonuçların çevremiz üzerindeki etkilerini hesaplamaktır. Çünkü ekoloji, geniş ve dolaylı etkidir. “”Hedeflerimiz ve eylemlerimizin sonuçlarında kimler etkilenecek ve bu etki hangi yönde olacaktır?” sorusunun cevabıdır. Ekoloji sonuçların, diğer insanlar ve çevre üzerindeki etkileridir. Ekoloji bir bakıma da harcanan emeğin bedele korelasyonu ile de alakalıdır. “Sonuç harcanan emeğe değer mi?” diye sorduğunuzda bu kontrolü de sağlamış olursunuz.
Ekoloji kontrolü yaptığınızda insanlardan alacağınız pozitif ve negatif geribildirimleri analiz ettiğiniz için, engelleri ve motivasyonları da tespit etmiş olursunuz. Başka insanların menfaatlerini düşündüğünüz zaman onlar da sizi düşünür ve hedefleriniz doğrultusunda yardım eder. Aynı zamanda doğanın ekolojisini de düşünmek gerekir. Doğayı kirletmemek hatta korumak gerekir. Unutmayın ki, ne ekerseniz onu biçersiniz.
Doğru soru:
“Sosyal çevrem ve ailem üzerinde sonuçları hangi yönde olacak?”
“İstemediğim sonuçlar doğarsa bana ve yakın çevreme hangi aşamada ve kademede zarar verir?”
Harita bölgenin kendisi değildir
NLP’ nin anahtar önermesi, kökeni Alfred Korzbski’ nin 1933 yılında verdiği beyanata dayanır: “Zihninizin ya da kendi dünyanıza bakış açınızın harita olduğunu düşünün. Bu zihinsel harita nesneleri ya da olayları nasıl gördüğümüzü ya da algıladığımızı; nesnelerin ya da olayların ne anlama geldiğini; gördüklerimizi, duyduklarımızı ve hissettiklerimizi nasıl kodladığımızı, daha sonra anımsayabileceğimiz ya da kavrayış ve fikirler şeklinde birdenbire bilinç dışına çıkabilecek hatıraları nasıl oluşturduğumuzu simgeler.”
İnsanlar göründükleri gibi değildirler. Hepimizin kendimize ait haritalarımız vardır. Bu haritalarımız sübjektiftir. Zihin haritamız sadece bizi temsil eder, algımızı temsil eder. Bu yüzden her insanın haritası farklıdır. Herhangi bir nesne düşünün. O nesne size ait ise veya değilse ne değişir? – Anlam! İşte bu yüklediğimiz anlamlar bizim haritamızdır. Bizim haritamızda bizim gerçeğimizdir. Deneyimler ve referanslarımız başkalarından farklıdır. İşte bunlar bizim dünya ve zihin haritalarımızdır. Gördüğümüz ve gösterdiğimiz yönlerimiz buzdağının görünen yüzeyi gibidir. Derinlerde anlam çok farklı ve çok daha derindir.
Kişisel zihin haritalarımız karar alırken devreye girer.
Tamamen objektif olamadığımız için dış dünyayı sübjektif algılarız. Yani gerçeklik tamamen bize göre değişir. Dolayısıyla, herkes kendi gerçekliğini yaşar. Birisi için iyi olan bir şey diğeri için kötü olabilir. Bir taraf kazanırken bir taraf kaybedebilir. Kısaca, hepimizin dünya haritası birbirinden farklıdır. Bu yüzden dil, yaşanan deneyimi tamamen gerçekçi bir şekilde yansıtamaz. Bizi en doğru yansıtan davranışlarımız ve eylemlerimizdir.
Doğru soru:
“Peki karşımızdaki kişi veya kişilerin gerçeklerini anlayabilseydik ve buna göre eylem ve davranışlarımızı hayata geçirseydik neler değişirdi?”